top of page
Ülker Mehdiyeva

Chagall, Maleviç ve Bolşevik Devrimi

Rengin ne olduğunu gerçekten anlayan geriye kalan tek ressam. Uçan kemancılarına, halk hikayelerine pek bayılmıyorum, ama Chagall kadar ışığı hisseden başka birinin olduğunu düşünmüyorum.
Pablo Picasso

Bolşevik Devrimi, 1917 yılında Rusya'da ağır bir ekonomik kriz ve toplumsal huzursuzluk ortamında gerçekleşti. I. Dünya Savaşı'nın etkisi, Rusya'nın savaşta aldığı yenilgiler ve savaşın halk üzerindeki olumsuz etkileri büyük bir gerilim yaratmış, askerler ve işçiler, yetersiz beslenme ve kötü çalışma koşullarından tükenmiş haldeydi. Köylüler toprak reformları talep ederken, aristokrat sınıf ve toprak sahipleri arasındaki büyük uçurum devrimi ateşleyecekti.


Bolşevik Devrimi öncesinde, Rusya'da birçok siyasi grup ve ideoloji aktifti. Çar’a karşı çeşitli devrimci hareketler zaten vardı, ancak devrimin patlak vermesiyle bunlar arasında bir güç mücadelesi başladı. Bolşevikler, Lenin’in önderliğinde işçi sınıfı ve köylüler adına devrim yapmayı amaçlarken, diğer sosyalist gruplar da iktidar mücadelesi veriyorlardı. Menşevikler, sosyalist devrimci hareketin daha ılımlı kanadını temsil ederken, diğer radikal gruplar da devrimin yönünü şekillendirmeye çalışıyordu.


Utanç verici ki, Maleviç’in Kiev’de kurduğu Sanat Akademisi’nde ondan bir iz, hatta portresi bile yoktur. Çünkü Sovyet realizmine çalışmaktaydı ve herkesin gözünde bir propagandistti. Kesinlikle sanatçı değildi, sanki propaganda ve sanat farklı şeyler olmak zorundaymış gibi. Belki de Maleviç’i sahiplenmeye, önce onu Ukrayna’nın bir parçası olarak görmekle başlayabiliriz, çünkü şu anda yaşanan tam anlamıyla reddetmedir.
Kiev Sanat Akademisi'nin hocaları ve öğrencilerinin verdiği röportajdan bir kesit

Kazimir Maleviç, 23 Şubat 1879'da Kiev Valiliği'nde (bugünkü Ukrayna) Polonyalı kökenli soylu bir ailenin (szlachta sınıfı) çocuğu olarak doğdu. Ancak, Rus İmparatorluğu'ndaki ayrımcı politikalar nedeniyle soylu statüsüne sahip olmak vergilendiriliyordu, bu yüzden ailesi bu statüyü sürdürebilmekte zorlandı. O dönemde Ukrayna köylüleri arasında Polonyalılar yoktu. Maleviç'in ailesi, son ayrıcalıklarını 1863’teki Varşova Ayaklanması'na katılırken kaybetmişti. 1917'deki Bolşevik Devrimi sırasında Kiev, Rus İmparatorluğu'nun bir parçasıydı. Polonya ise uzun süre boyunca Rus, Prusya ve Avusturya arasında bölünmüş durumdaydı. 1918'de Polonya, bağımsızlığını ilan edene kadar, büyük bir kısmı Rus İmparatorluğu'na bağlıydı.


Bolşevik Devrimi'nin ilk yıllarında, halktaki tüm huzursuzluğa ve kaygıya rağmen çarın yıkılmasından sonra halk arasında özgürlük ve adalet beklentisi vardı. Devrim, sanat dünyasında da derin değişikliklere yol açmıştı. Bolşevikler sanatı; toplumu eğitme, devrimci ideolojiyi yayma ve sosyalist değerlere hizmet etme aracı olarak görmüşlerdi.



İdeolojik karmaşa, halk arasında güven kaybına neden olsa da renkli figüratif sanatın temsilcisi Marc Chagall bu dönemin getirdiği yenilikçi düşünceleri ve iyimserliği sanatına yansıtarak, eserlerinde umut ışığı yaratmayı başarmıştı. Chagall’ın uçan (havada süzülen) âşıkları betimlediği tema, birçok sanatçı tarafından farklı coğrafyalarda ve kültürlerde kullanılmıştır. Ancak, Chagall’ın bu figürleri çizme biçimi, diğer ressamlarınkinden farklıdır. Birçok sanatçı, Sovyet devriminden ve dünya savaşlarının getirdiği travmalardan etkilenmiş, aşk ve insan ilişkileri gibi temaları distopik bir atmosferle resmetmiştir. Bu figürler çoğunlukla kaygılı bir ruh halini yansıtarak daha yoğun bir karamsarlık taşır. Ancak Marc Chagall, defalarca resmettiği tema olan uçan âşıklar figürlerini, renklerin ve ışıkların canlı kullanımıyla umut dolu bir atmosfer içinde resmetmiştir. Bu tarz, özellikle Bolşevik Devrimi’nden sonra toplumsal değişim ve umudu simgeler.



Moïse Zakharovich Shagal, Rusya İmparatorluğu'na bağlı Vitebsk şehrinde (şu anki Belarus'ta) doğdu. Vitebsk, küçük bir Yahudi yerleşim yeri olarak biliniyordu. Vitebsk’in renkli halk kültürü, geleneksel Yahudi yaşamı, Chagall için hem ilham kaynağı hem de hayatının başlangıç noktasıydı. Chagall, Vitebsk’i, sadece gözle görülen gerçeklikleriyle değil, folkloru ve sembolizmiyle resmetmiş ve böylece onu pastoral bir atmosfer içinde, mistik ve zamansız bir şekilde betimlemiştir. Chagall'ın renk paleti, şehir hayatının hem neşeli hem de melankolik yönlerini bir hayal dünyası ve rüya gibi resmetmiştir. Bu, onun sürrealist yaklaşımının bir yansımasıdır. Evler bazen havada süzülür, bazen fantastik figürlerle çevrilir ve masalsı bir hava yaratır.



1917’deki devrim sürecinde soyut sanatın temsilcisi Maleviç,  Suprematizm adını verdiği akımı ortaya koyan kişi olarak figüratif öğeleri reddetmiş sanatı tamamen soyut formlar ve renklerle sınırlandırmayı amaçlamıştır.


Maleviç de tıpkı Chagall gibi, yaşadığı yerin doğasından etkilenerek ressamlığa başlamıştı. Babasının işi dolayısıyla işçilerin hayatı, makinelerin tasarımı ve fabrikaların mimarisinin etkisinde kalan Maleviç, bunun etkilerini sanatına yansıtmıştır.


O zamanlar evde lehçe, dışarıda ise Ukraynaca konuşan Maleviç, Petersburg'dan kilise boyamak için ressamlar geldiğinde, onların konuştuğu dilin yani Rusçanın, onun için egzotik bir dil olduğunu söylemiştir. Maleviç'in sanatındaki figürlere ve simetriye olan hayranlığı ise, annesinin ve köylülerin nakış, dantel ve örgü yapmalarından gelir. Öyle ki Maleviç, bu kadınlara işlerinde yardımcı olmaktan oldukça keyif alıyordu. Bu nakışların içinde rustik öğeler (örneğin tekrarlar, ritimler, daire, haç, kare) fazlasıyla bulunmaktaydı.



Maleviç'in sanatındaki yolculuk, birçok açıdan önemli bir dönüm noktasıdır. Özellikle 1915'teki ünlü eseri Kara Kare (Black Square), Suprematizm'in simgesi haline gelmiş ve sanatta radikal bir dönüşümü simgelemiştir.


Rus devrimci avangardına göre, “geleceğin halkı” (Budetlyans), yalnızca yaratıcılıklarını bozan adaletsiz toplumsal koşullardan kurtulmakla kalmayacak; aynı zamanda çocukların özgürlüğüne sahip olacaktı. Bu, insanların kelimenin tam anlamıyla çocuklar gibi yaşayacağı anlamına gelmiyordu. Komünizm; ölüm, ihanet, varoluşsal korku, hastalıklı takıntılar veya karşılıksız aşk gibi şeylerden azade bir dünya yaratılmayacaktı. Asıl yaratılacak şey, gelecekteki insanların bu kaçınılmaz varoluşsal sorunlara şaşırtıcı derecede güzel yollarla yaklaşma hak ve fırsatına sahip olacağı bir dünyaydı. Komünizm, deli dehalar ile sıkıcı ve itaatkar aptallar arasında bölünmemiş bir dünya olacaktı. Herkes, aynı anda her iki rolü de üstlenecekti.



Yahudi yaşamı, folkloru, gelenekleri ve ritüelleri Chagall’ın eserlerinde sıklıkla görülen temalardır (örneğin, Yahudi Köyü, Yahudi Çiftçi). Ayrıca belirtmek gerekir ki, Chagall, Hasidik Yahudi ailesinde doğmuş ve bu inanç özellikle Tanrı'nın resmedilmesine karşıdır. Bu yüzden Chagall, ailesinin tepkileriyle yüzleşmek zorunda kalmıştır.


Chagall’ın resimleri, gerçeklik ile hayal arasındaki sınırı aşar. Özellikle uçan figürler, dans eden insanlar, çiftler ve hayvanlar gibi öğeler, genellikle huzur, sadelik ve doğayla olan bağın simgeleri olarak betimlenmiştir. Yoksul bir Yahudi ailesinin çocuğu olarak büyüyen Chagall’ın babası odun taşıyan bir işçi olarak çalışıyordu, annesi ise ev işlerine bakıyordu. Vitebsk’te, hayvanlar günlük yaşamın bir parçasıydı ve hayvan figürleri, aynı zamanda halk kültüründe ve geleneksel inançlarda sıkça yer alan sembollerdir. Bu figürler, köylülerin iş yaşamı ve Chagall’ın doğayla olan ilişkilerini yansıtır.



Dedem, her zaman hayal gücünün peşinden gitti ve hepimizin hayal gücüne hitap etmeye çalıştı.
Ida Chagall

Chagall, 1917'de Devrimin ideallerini destekledi. Devrimden önce, Rus İmparatorluğu'nda Yahudiler ikinci sınıf vatandaş olarak kabul ediliyordu ve birçok bölgede yerleşim kısıtlamaları (örneğin, Pale of Settlement) bulunuyordu. Bolşevik Devrimi ile birlikte Yahudiler, Rus vatandaşlığına tam olarak dahil edildi ve bu kısıtlamalar kaldırıldı.  Chagall, Vitebsk Güzel Sanatlar Okulu'nun müdürü ve Güzel Sanatlar Komiseri olarak atanarak sanatsal uygulamalarla zihniyetleri değiştirebileceğine inanıyordu. Ancak sanat dünyası oldukça karmaşıktı, çünkü devrimci hükümet, sanat dünyasına müdahale ederek, sanatı toplumsal değişimin bir aracı haline getirmeye çalışıyordu.


Chagall, 1918'de Vitebsk'te sanat okulunu kurduktan sonra, Maleviçi de buraya davet etti. Maleviç, UNOVIS ("Yeni Sanatın Kurucuları") öğrenci ekibine öğretmenlik yapıyordu. Chagall’ın yaptığı katkılar, yeni yönetim ve okula Saint-Petersburg ve Moskova'dan getirdiği öğretmenler tarafından yanlış anlaşıldı. Suprematistler ona karşı tavır takındılar. 1920'de, Chagall, Sovyet yönetimi ve Maleviç'in yaklaşımından memnuniyetsiz bir şekilde Rusya'dan ayrıldı. Maleviç'in soyut sanat anlayışı Rusya'da egemen sanat anlayışı haline geliyordu. O, sanatın estetik ve ideolojik bir araca dönüştürülmesini savunurken Chagall daha çok halk sanatına dayalı figüratif, kişisel, duyusal ve mistik bir yaklaşım benimsemiştir. Ancak her ikisi de kendi tarzlarında devrimci figürlerdi.


Devrimci sanat anlayışının ideolojik baskılarla şekillendirilmesi, Maleviç'in çalışmalarını da etkiledi. Sovyet rejiminin sosyalist gerçekçilik tarzını dayatmaya başlamasıyla Maleviç'in avangard tarzı dışlanmaya başladı. Suprematizm ve Konstrüktivizm gibi öncü akımlar, 1917 Devrimi sırasında, hükümetteki Troçkist gruplar tarafından teşvik ediliyordu. Maleviç, bu dönemde önemli öğretim pozisyonları alsa da işler her zaman böyle gitmeyecekti.




Stalin döneminde modern sanat değerini kaybediyordu. Ukrayna entelijansiyasına karşı baskılar daha gözle görülür hale gelmişti. Lenin’in ölümünden sonra Stalin’in iktidara gelmesiyle Ukrayna'da solcu sanat da duraksamaya başladı. Ressamlar göç etmeye ve hapse atılmaya başladılar. Moskova'da da sanat yok olmaya başladı. Sübvansiyonlar kesildi. Maleviç, sonrasında Suprematist film yapmak için gittiği Polonya ve Almanya'ya yaptığı sefer nedeniyle şüpheli bulunarak hapse atılacak, soyut sanatı bırakıp sadece figüratif resimler yapmaya zorlanacaktı. Sergisini yaptığı Polonia isimli otel, 2. Dünya Savaşı sırasında yıkılan Varşova'da hayatta kalmayı başarmıştır.


1917 yılında kurulan Proletkult (Proleter Kültür Organizasyonu), işçi sınıfının kültürel üretiminde bağımsızlık ve kolektiflik anlayışını benimseyerek, geleneksel sanat biçimlerini reddetmeye başladı. Sanatçılara, devrimci temalar ve işçi sınıfının yaşamını konu alan eserler üretmeleri için baskı yaparak, modernist akımların ve deneysel tekniklerin gelişmesini engelledi ve sanat dünyasında homojen bir anlayışın yayılmasına neden oldu. Tüm Rus Sanatçılar Birliği (Vserossiyskoye Ob'edinenie Khudozhnikov), 1922'de Sovyetler Birliği'nde kuruldu. Birlik, Sovyet sanatını devletin ideolojisiyle uyumlu hale getirmek için sanatçıların çalışmalarını yönlendirmeye başladı. Bireysel yaratıcılıktan çok, kolektif üretim teşvik edildi. Sanat, toplumun hizmetinde olmalıydı.



Chagall ise, Rusya’daki devrim sonrası kültürel iklimde kendisine değer verileceğini umuyordu ve ülkesinde tanınmak ve eserleriyle devrimci idealleri kutlamak istiyordu. Fakat özellikle Bolşevik Devrimi sonrası sanat dünyasında artan ideolojik baskılardan dolayı, sanatını daha özgür bir şekilde ifade edebileceği bir ortam arayışı içinde Fransa’ya gitmeye karar verdi. O, devrimci ideolojilerle uyumlu bir sanat yaratma fikrine ve Sovyetlerin belirlediği dogmalara karşı çıktı. Böylece, Chagall sanatının zirveye ulaşacağı Paris'e taşındı. Paris, o dönemde sanatçılar için özgür bir ortam sunuyordu; Chagall'ın tekniğinin gelişmesinde, Fransa'daki sanat camiasının büyük etkisi olmuştur.


Chagall, eserleri vefat etmeden önce Louvre'da sergilenen nadir ressamlardan biri oldu.  Paris'teki Opéra Garnier'nin tavanını da o boyamıştır. Hayatına iki önemli savaş ve bir sürgün sığdıran Chagall’ın yahudi, sanatçı ve göçmen kimliklerinden dolayı adına üç "çarpı" konulmuş ve Yahudi kültürünü tasvir etmeleri sebebiyle eserleri müzelerden, kitaplardan ve kamusal alanlardan yasaklanmıştı.



Maleviç, günümüzde...
Modern mimarinin en yenilikçi figürlerinden biri olarak kabul edilen Zaha Hadid, geometrik formlar ve soyut tasarımlar konusunda Maleviç'in etkisinde olduğunu sıklıkla belirtmiştir. Hadid'in mimarlık tarzı da, Maleviç'in soyut sanat anlayışına benzer şekilde dinamik ve geometrik formlar, keskin hatlar ve modern estetik anlayışını içeriyordu. Hadid'in tasarımlarında yer alan soyut şekiller ve fütüristik yapılar, Maleviç'in Suprematist çalışmalarının çağdaş bir devamı gibi değerlendirilebilir.



Böylece, birbirinden pek haz etmeyen iki sanatçı: Chagall, zamanında Sovyetlere karşıt göründüğü için; günümüzde ise Maleviç, Sovyetlere yakın göründüğü için, 'non persona' olma kaderini paylaşmışlardır.


Yazıyı yazan, Malevich ve Chagall hakkında bir filmi yeni izlemişti. Bu yazı, onun Muzeum Narodowe'daki Chagall sergisinin afişini görüp gözlerinin parladığı güne ithafen yazılmıştır.

Yazıyı yazan, Malevich ve Chagall hakkında bir filmi yeni izlemişti. Bu yazı, onun Muzeum Narodowe'daki Chagall sergisinin afişini görüp gözlerinin parladığı güne ithafen yazılmıştır.

Kaynaklar:

Comments


Son Eklenenler

bottom of page